4 Ocak 2011 Salı

Bjk’dan 52 milyon TL’lık KDV Hilesi..

Beşiktaş'a 52 milyon TL vergi şoku

Flaş transferleriyle gündemden düşmeyen Beşiktaş'a Maliye'den vergi şoku geldi.
İhbarlar üzerine Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ'nin 2005-2007 yıllarına ilişkin defterlerini inceleyen hesap uzmanları, muhasebe hilesi yoluyla 52 milyon liralık KDV beyanının yapılmadığını ortaya çıkardı.

Lisanslı ürün satışı sonrasında vatandaştan tahsil edilen KDV'nin sıfır olarak gösterildiği ortaya çıktı. Kulübe 10 milyon liralık KDV cezası kesilirken, konuya ilişkin rapor ilgili vergi dairesine gönderildi. Maliye Bakanlığı, savcılığa suç duyurusunda da bulunacak. Şirketin toplam ödemesi gereken verginin yaklaşık yüzde 47'sini beyan dışı bıraktığı belirtiliyor.

Mecidiyeköy Vergi Dairesi konuya ilişkin işlem başlatırken, düzenlenen raporda kaçakçılık suçu isnat edildiği için ceza üç kat olarak talep ediliyor. Vergi ziyaı cezasının yanı sıra gecikme faiziyle birlikte toplam ceza rakamının 100 milyon lirayı bulacağı belirtiliyor.

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'ndan edinilen bilgilere göre rapor doğrultusunda 2005 ve 2007 dönemlerinde yönetici olan Başkan Yıldırım Demirören başta olmak üzere diğer yönetim kurulu üyeleri ile genel müdür ve muhasebe müdürü hakkında suç duyurusunda bulunulacak.
Maliye tarafından düzenlenen raporda vergi kaçakçılığı suçu isnat edildiği için şirketin vergi cezasına ilişkin herhangi bir uzlaşma hakkı da bulunmuyor.

Maliye tarafından düzenlenen raporda vergi kaçakçılığı suçu isnat edildiği için şirketin vergi cezasına ilişkin herhangi bir uzlaşma hakkı da bulunmuyor. Raporda isimleri geçen, dönemin yönetim kurulu üyeleri ve bazı idarecileri yasal sürecin başlamasının ardından bu suçla yargılanacak.

Hesap uzmanları tarafından kesilen cezayı değerlendiren Maliye uzmanları şirketin lisanslı ürün satışı sonrasında vatandaştan tahsil ettiği KDV'yi devlete ödemediğini kaydetti.
Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ 1995 yılında kuruldu. Sermaye Piyasası Kurulu'na (SPK) kayıtlı olan şirketin hisse senetleri 2002 yılından itibaren İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) işlem görüyor. Hisse senetlerimizin yüzde 30'u halka açık.
Öte yandan Maliye uzmanları Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ'nin Meclis'te görüşülen vergi ve prim borçlarını yeniden yapılandıran torba kanunundan faydalanabileceğini belirtiyor.



23 Eylül 2010 Perşembe

Daha ne kadar durduracak bizi Bahattin Duran.. Yok mu "dur" diyecek..!


BJK maçı bitti ve maç sonunda "hakem kötüydü‚ yanlışlar yaptı" dedi bizimkiler (Yöneticiler‚Aykut Hoca Volkan‚ Selçuk vd.) ama ne oldu..? Her zamanki gibi gene tısss..

Ne medyada bahseden var‚ ne hakemi yargılayan‚ ne de bir isyan eden.
Maçın üzerinden 2 gün geçti kimse gık bile demiyor..

Düşmüşüz düğün dernek işlerine ve camianın her mensubu suçlu arıyor..Birbirini yok etme derdine düşüyor ve kişisel kaprisler Fenerbahçe´den daha mühim hale getiriliyor..!

Pazar gecesi 2.yarıda kötü futbol oynadık‚ hatalı işler yaptık ama daha ilk yarıda maçı kopartabileceğimiz halde hakem hatalarına maruz kaldık ve ne yazık ki kimseden tık yok..

Hekem Cüneyt Çakır hem nalına hem mıhına saçma sapan bir maç yönetti ve o penaltı ile günü kurtardı..

"Cüneyt Çakır o gece kötüydü..Hata yaptı..Görmedi..kötü niyetli değildi..germek istemedi..idare etti." diyelim..

Ama bir yan hakem vardı ki kimse bana onun bilinçli olarak her kararda Fenerbahçe aleyhine çalışmadığını anlatamaz..!
Çünkü zaten sabıkalı ve zaten Fenerbahçe düşmanı bir yan hakem olduğu ispatlıydı..Bunu bir kez daha‚ hem de bizim evimizde alenen gösterdi..

Bazı pozisyonları resimlerle göstereceğim ama bir pozisyon vardı ki tam dibinde oldu ve bu hakemin niyetinin kötü olduğunun ispatıydı..

Tam tac çizgisinin önünde bizim bir futbolcumuza sert bir faul yapıldı..
Yani o kadar bariz bir faul ki Selçuk Dereli bile verirdi..

Ama bu yan hakem‚ bu verdiği kararlarla BJK yandaşı gibi davranan Bahattin adlı Duran herif bu bariz faulde hani o klasik hakemlerin bizim futbolculara yapılan faullerde elleriyle yaptıkları "hadi ordan..kalk kalk" hareketi var ya onu yaptı aynen..Adam tac çizgisinin üzerinde pozisyon tam dibinde..Ama faul için bayrak kaldıracağı eliyle "kalk kalk..! " işareti yapıyor bizim futbolcumuza..

Fakat pozisyon o kadar net bir faul ki Cüneyt Çakır bile uzaktan görüp yan hakemin vermemesine rağmen faulü lehimize verdi..
Hatta rakip futbolcu bile özür diledi faulü yaptığı futbolcumuzdan..

İşte burada şimdi çuvaldız elimde önüme gelen saplayacağım..

Yahu kardeşim bu adam seni geçen sene belki de şampiyonluktan edecek maçta İnönü Stadında 10 kişi bırakıp seni bu kaoslardan kaos beğeneceğin durumlara sokmaya sebep olmadı mı..
Hani o orta hakem Kartal Fırat abisiyle oynadıkları

-atayım mı..
-at abi at..

orta oyununu oynayan ve "at abi at.."derken yağları eriyen Bahattin Duran değil miydi..



Peki ne işi var kardeşim bu adamın senin bu hayati maçında..

Tabii ki maç boyu o çizgide onlarca tekme yersin ve tabii maç boyu o çizgide onlarca olay olur..ve hepsinde de sen zararlı çıkarsın..!

Bakın görün olayları ve isyanları ve hepsi de aynı yan hakemin olduğu kanatta yaşanıyor..ve görün ki sadece 1-2 değil bütün futbolcularımız zıvanadan çıkıyor bu hakem yüzünden..

Dikkat edin hepsinde aynı hakem ve hepsinde Bahattin Duran..!

1-Emre ile..



2- Santos ile..



3-Bilica ile..



4-Lugano ile..



ve şu aşağıdaki resimdeki pozisyonda tam bu yan hakemin gözü önünde oldu ve olayı terse çevirin ve Lugano´nun bu dirseği Quaresma´ya attığını düşünün..Resimdeki olay mahalli Bahattin Duran´ın bakış ve gayet net görüş açısındaki tac çizgisinin önü..!



Sonra da gelin deyin ki hakemle ilgisi yok‚ hakem tarafsızdı‚ hakem masumdu diye..

Bakın birazdan bu hakemin hayat hikayesinden pasajlar da sunacağım ve BJK maçlarımızda neden bu yan hakemin aktif rol oynadığını göreceğiz hepimiz..

Olay masumane değil ne yazık ki ve belirli bir plan çerçevesinde entrikalar döndürülerek yapılıyor..

Gözümüzü hala kapalı tutuyorsak‚ değil 4‚ 444 açmıyorsak her şey müstahak demek bize..

Bu yan hakemin bu maça görevli olarak atandığını iddia ediyorum ve işte belgelerim..
Yönetim uyuma‚ sen de araştır ve isyan et..!

Takımımız kötü olabilir‚ yenilebilir‚ puanlar kaybedebilir‚ şampiyonluklar kaybedebilir ama hakkımızın yenmesine göz yummamalıyız...Hakemler tayin etmemeli bizim kaderimizi‚ hakemler oynamamalı rakiplerle beraber bize karşı...

Metro ve Real´in Meyve-Sebze Bölümü Satın Alma Müdürlüğünü yapan bir yan hakemin yüzünden milyon dolarların etkilendiği ve milyonlarca insanın hayatına etki eden sevinç ve hüzünleri yaşadığı bir maçı seyrettik..

Yahu bu kadar basit midir bir satın alma Müdürü´nün hayati maçları böylesine bir taraftan ‚alıp diğer tarafa ikram etmesi..

Bakın‚ bu yan hakem adil bir hakem olsaydı hem Quaresma‚ hem Zapatocny‚ hem de İ.Üzülmez kırmızı kartla atılırdı aynı Kazım´ın atıldığı "at abi at." şeklinde..

Ama ne yazık ki bu kadar bariz şekilde BJK´lı olduğunu kendisinin de belirttiği bir hakemi en önemli 2 BJK maçında görevlendiriyorlar ve biz de "eyvallah" diyerek bile bile lades oluyoruz bir kez daha..!

Bizim kulüpte bu işleri takip eden‚ bu işlerle ilgilenen kimse yok mudur Allah aşkına..Bu tür maçlar öncesi böylesi araştırmalar yapılıp‚ Yönetim Kurulu´na rapor halinde sunulmaz mı..Kurumsallık sadece para getirecek işler yapmak mıdır..Kulübün haklarını savunmak ve geleceğine dair yolunu açmak da değil midir Kurumsallık denen illet..

Bu işleri yapan yoksa‚ gönüllü olarak yapmaya hazırım yahu..Hem de para istemeden..Üste para da veririm gerekirse..
Bu kadar kolay olmamalı bu işler ve bu kadar kör göze parmak sokulmamalı..!

Neyse‚ şimdi de Bahattin Duran´ın tff.org´daki bir röportajından kesitler sunayım ve sizler de görün bu yan hakemin masumluğunu..!

Babası ve amcası profesyonel futbolcu olunca‚ insan ister istemez futbolun içinde doğmuş oluyor. Onun için de hayat böyle gelişmiş. Soyunma odalarının Bengay ve limon kokuları arasında büyüyüp futbolcu olmayı hayal ederken‚ "okul mu futbol mu" yol ayrımında endüstri mühendisliğini tercih etmiş. Yine de futboldan kopmamış ve yardımcı hakem olarak devam ettiği yolda 2003´ten bu yana FIFA kokartını göğsüne takmış. Bir yandan çok önemli maçlarda bayrak sallarken‚ diğer yandan da Metro ve Real´in Meyve-Sebze Bölümü Satın Alma Müdürlüğünü yapıyor.



-Hakem röportajlarımızdaki amacımız sizleri kamuoyuna daha yakından tanıtmak. İnsanlar sizi isim olarak bilse de sahada bayrak kaldırıp indiren figürler olarak görmekten öteye geçmiyor. Oysa sizin saha dışında da bir hayatınız var. İsterseniz biz en baştan kısa hayat hikâyenizle başlayalım.

-26 Eylül 1975´te İstanbul´da doğdum. Ailem Kuzguncuklu. Aynı adı taşıdığım rahmetli dedem Bahattin Duran‚ Kuzguncuk´ta ilk sinemayı açan kişi. Daha sonra ailem sahilden biraz yukarıya‚ İcadiye´ye taşınıyor. Benim için de futbol kendimi bildiğim andan itibaren başlıyor.

-Futbola ilginize dönelim. Kendimi bildim bileli futbolun içinde olduğunuzu söylemiştiniz.

Babam da amcam da profesyonel futbolcu. Amcam Şecaattin Duran 1. Lig´de Diyarbakırspor‚ Elazığspor ve Giresunspor´da kaptanlık yapmış. Babam Namık Duran ise Kasımpaşa´da futbol oynadıktan sonra amatör kulüp yöneticiliği yaptı.

Dediğim gibi‚ ben gözümü açtım‚ kendimi maçların içinde buldum. Futbolun dışında olmama imkân yoktu yani. Babamın beni dışarı çıkardığı ilk yer soyunma odası koridorlarıydı. Bengay ve limon kokularıyla büyüdüm. Bu derece futbolun içinde olunca yürümeye başladığınız andan itibaren top peşinde koşuyorsunuz.

Ortaokul‚ lise dönemlerinde de iyi oynayan bir futbolcuya dönüşmüştüm. Orta saha ve kanatta oynuyordum. Süratli bir oyuncuydum.

Babamın dayısı da Beşiktaş´ta oynamış Arap Ayhan‚ Ayhan Hançer yani.

Ben de bir süre Beşiktaş´ın altyapısına gittim.

************************************************

Sanırım son iki paragraf yeterli ve artık yorum yapmaya gerek yok..
Hayati 2 maç oynuyoruz 2 sezondur ve her ikisinde de hayati puanlar kaybediyoruz ve her 2 maçta da aynı yan hakem..
Belki BJK´lı değildir ama bu kadar tesadüfün de yan yana gelmesi çok büyük tesadüf‚ değil mi..?

Tesadüfün ince deliği dedikleri bu olsa gerek..

Hakem atamaları Papermoon´dan yapılıyor halen ve biz uyuyoruz..
Böyle devam ederse sonsuz uykuya dalacağız ve hiç uyandıramayacaklar bizi..!

15 Eylül 2010 Çarşamba

"Böyle mi sona erecekti..Böyle parça parça mı olacaktık.."

"bu kadar yalan mı yaşandı her şey.." diye devam ediyor şarkı..

Durumumuzu anlatır mı bilemem ama görünen o ki her kafadan bir ses çıkıyor ve her gün birilerini istifaya davet ediyoruz ve hepimizin bir günah keçisi var ne yazık ki..

Yeni bir Hoca ve yeni futbolcularla‚ yeni bir takım kurduk..

İstediğimiz gibi bir yapı oluşturduk ve Başkan futboldan elini çekti..Her şeyin sorumlusu Aykut Kocaman ilan edildi..

Yıllardır taraftarın istediği yapı oluşturuldu ve istediğimiz tarzda futbolcular transfer edildi..

Fakat görünen o ki; yıllardır şampiyon olamayan her Hoca´yı sezon sonu gönderen‚ kızdığımız Aziz Yıldırım´dan daha beter sabırsız çıktık ve şimdiden Aykut Kocaman´ı gönderiyoruz el birliğiyle..

Her şeyin bir anda olmasını istiyoruz ve olmayınca da isyan ediyoruz..
Mücadele eden takım‚ genç takımdan futbolcu‚ önüne geleni yenecek‚ bol gollü maçlar oynayacak bir kadro gibi isteklerimiz bitmeyecek ve hepsi hemen olmalı..

Oysa her şey ortada ve Yönetim´in -beceriksizlik mi‚ mecburiyet mi- ismine ne derseniz deyin yapmış olduğu geç transferler nedeniyle sezona henüz hazır olmadan başladık ve ŞL‚UEFA Ligi´ne veda ettik bu başarısız transfer döneminden sonra..

Fakat Lig için henüz kredimiz var ve hepimizin güven duyduğu bir kadro oluşturuldu..Yani TSL için yeterli bir takımımız olduğu gerçeği ortada ve Fenerbahçemizin tek hedefinin de burada şampiyon olması gerekliliği de ortada..

-Aziz Yıldırım istifa..
-Aykut Kocaman istifa..
-Alex gitti gidiyor..
-Cristian futbolcu değil..
-Stoch da fos çıktı..

ve benzeri serzenişlerle havluyu attık sanki..

Oysa önümüzdeki Pazar‚ Saracoğlu´na gelecek olan ve kovalamamız gereken bir karga sürüsü var ve huzura kavuşmamıza sebep olacak karga avımız olacak..

Bir yanda Başkan istifa bir yanda Aykut Kocaman istifa derdine düşüp Fenerbahçemizi yalnızlığa iteceksek kargalar bile gülecekler en sonunda halimize..

O nedenle gelin sabırlı olalım bırakalım artık şahısları ve sadece başarılı olunca taraftar olmayalım..
Zor günler dediğimiz şu günlerde Fenerbahçe´nin yanında olmayacaksak ve hala istifa derdine düşüp parça parça olacaksak vay halimize..

Pazar gününe kadar ve Pazar günü neler yapabiliriz.."Stadda var olabilmek için ne tür organizasyonlar düzenleyebiliriz‚ Pazar günü takıma nasıl destek olup‚ sahip çıkarız"ı düşüneceğimize istifa yürüyüşleri ve istifa naraları derdine düştük ki kargalar bile gülmez bu vahim tabloya..

Maç öncesi ve maç sırasında rakibe baskı‚ hakeme baskı‚ Aykut Kocaman´a ve takıma destek varken bizim gündemimiz birilerini göndermekte ne yazık ki..

Hani "Pazar´a kadar değil‚ Mezar´a kadardı sevdamız.."
Biz Pazar´a kadar öldürüyoruz sevdamızı..

"stad dolmayacak ve birilerine ders olacak" diye sevinen renkdaşlarımız var ne yazık ki..

Yazık..

http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=8033.msg132594#msg132594

12 Eylül 2010 Pazar

Kayserispor 2 - 0 Fenerbahçe | Aykut Kocaman Üzerine..

Fenerbahçe ''bence'' şu dönemlerde dönebileceği en keskin virajlardan birine çıkıyordu ve benim gidişatı gözlemlemem açısından en iyi fırsat buydu.
Alex'i sahada görüp Mehmet Topuz'u sağ kanatta görünce kafamda artık çok net bir düşüncenin belirdiğini anladım. Aykut Hoca'nın isteğiyle aldığı ve çok şeyler beklediği Dia eğer hala daha yedek kulübesine mahkum ve orta bölgede sağ kanattan çok daha iyi oynayan Mehmet sağ kanatta oynuyorsa bunun tek bir açıklaması vardır :
Aykut Hoca medyadan gelen sesleri gerçekten çok umursuyor ve Alex'i de bu uğurda, acemice yiyecek. Ben sonuna kadar arkasında olduğum bir kişiye nasıl bunları söylerim? Eğer bu kadar basit ve gözle görülür bir şeyi taraftarın anlayacağı biçimde ve acemice yaparsa söylerim. Gördüğüm yanlışı saklama gibi bir özelliğim hiç bir zaman olmadı. Ya Alex'i oynatmazsın ya da sahaya sürüp değişiklik yapmaya zorlayacak şekilde bir takım kurmazsın. Alex'i çıkaracağını daha maç başında beraber izlediğimiz arkadaşıma söyledim çünkü Aykut'un yapmak istediği şey o kadar açıktı ki..


Maçın başlama düdüğüyle beraber Fenerbahçe, yine ve yeniden isteksiz, hareket etmeyen futboluna devam ediyordu. Neyin yorumunu yapayım ki?

Dakikalar ilerledikçe garip bir şekilde şu güne kadar gelen süreçteki tüm hayatımı düşündüm. Bir şeyi net olarak söyleyebiliyorum ; benim en büyük tutkum Fenerbahçe olmuş. Evet basketbolu çok yakından takip ediyorum, futbolu seviyorum ama Fenerbahçe ayrı bir yerde ve ciddi şekilde sinir sistemimi etkiliyor. Misafirliğe gitmişiz, ben millete bağırıp çağırıyorum, suratım düşüyor, hayat berbat vs..

Yirmi senedir yaptığımız çeyrek final ve derbi galibyetleri dışında, ''Fenerbahçe bu sene ne oynuyor be arkadaş'' dediğim bir sene hatırlamıyorum. Hep anlık mutluluklar, hep anlık sevinçler. Galatasaray galibiyetleriyle, en yakın arkadaşlarım tarafından dalga geçilememekle yetindim hep, bunca senenin özeti bu sanırım.

Bu nasıl büyüklük? ''Büyüğüz biz, çok büyüğüz!'' laflarını duymaya başlayalı neredeyse dokuz sene oldu. Babam o arada deplasmanlara gitti, ses tellerini kopardı. Ben pencereden bakıp, ağlayıp, O'na özenirdim hep. Babam futboldan soğudu, ben O'nun yerini daha beter aldım. Hep uyardı, hep söyledi. ''Fenerbahçe bu, adamı kanser eder, uğraşma'' dedi de ben dinler miyim? Her yenildiğinde daha bi' hırsla gittim, her kaybettiğinde daha bi' savundum takımı.

Böylesi de zevkli geliyordu aslında, tutkuyla bağlandıysan bir şeye, bunları yapmak hep zevkli gelir adama.

Şimdi ne oldu? Büyüklük nidaları duyduğumuz takım o dokuz sene içerisinde sadece bir kez çeyrek final görebildi. Başka da hiçbir şey yok. Ligi bile domine edemiyoruz. Her sene yamalı kadrolar, sözde revizyon..

Bu sene, belki de tarihin en ideal kadrolarından biri, bakın en iyi demiyorum ama en ideal kadrolarından biri. Tam mı? Hayır. Yine ön libero eksik, yani tamamı düzgün bir kadroyu kimse bekleyemez oldu ama en azından tama en yakın olan kadro. Fenerbahçe'nin içinden gelmiş bir adam. Arkasında milyonlarca taraftar.

Peki devamı? Takımın geç toparlanması, şuursuzca yaratılan Alex sorunu, Cristian isimli futbolcuda yapılan gereksiz inat ve adalet terazisinin şaşması ve sonunda en büyüğü bu yükü omuzundan yavaşça kaydırmak..

Aykut Hoca'nın her daim arkasındayım ve takımı yönetme vasfı düşük diyenlere de katılmıyorum ancak sen Fenerbahçe takımının başına geliyorsan, Kayseri'ye bir tane dahi yedek stoper götürmeme gibi bir yanlış yapamazsın. Hem de göbeğinde oynayan adam henüz yeni gelmişse. Alex'i bu denli medya gazıyla yıpratamazsın.

Evet sakatlıklar, cezalılar, şanssızlıklar oldu ama bunların karşısında durabiliyorsan eğer yerin sağlam olur zaten.

Trabzonspor maçında Alex'i sahada görmeyince ''İşte budur'' demiştim. Maça göre taktik uygulayan bir hocamız oldu. Maçın sonrasında gelen ''Diğer maç için dinlendirdik'' yorumu ise beni biraz germişti.

Sanırım Aykut Hoca kriz yönetimini çok iyi beceremiyor. Bunun için beklemekten başka bir şansımız var mı? Yok.

Ya bu gömleği taşımayı, sene başından beri söylediğim şekilde öğrenecek ya da bundan böyle Fenerbahçe'ye yerli bir teknik adam gelemeyecek.

Esen kalın.

10 Eylül 2010 Cuma

Evet, ne diyorduk, endüstriyel futbol


Biz endüstri meslek lisesinde okurken yoktu bu bölüm.

Hangi bölüm?

Endüstriyel futbol işte.

Böyle robot falan yapıyorsun top oynuyorlar, o değil mi?

Bize uymaz kardeşim bunlar. Futbol etli kanlı canlı insanla oynanır.

Endüstri, teknoloji, sanayi makinenin ne işi var kardeşim futbolun içinde.

Çim saha, stat futbolcu, taraftar, hakem hepsi o kadar işte.

Robot “oley oley” bile çekemez.

Yok, ben kesinlikle karşıyım.

Tutturmuşsunuz bir endüstriyel futbol gidiyorsunuz.

Futbol sanayi mi kardeşim? Fabrika mı? Endüstri olsun içinde.

Futbol teknolojik mi yani? Güldürmeyin insanı. Endüstriymiş.

Aman efendim ne ilgisi var?

Globalleşme diyorum ben. Sponsorlar diyorum, reklam diyorum.

Milyonlarca döviz cinsinden para diyorum.

Futbol sevgisini paraya çevirme pazarı diyorum.

Tamam, anladım şimdi senin derdini.

Formada ki armanın önüne geçsin reklam diyorsun.

Maçlar şifreli kanaldan yayınlansın diyorsun.

Futbolu seviyorsan parasını öde diyorsun.

Kaybedenin dahi kazandığı bir sistem diyorsun.

Taraftardan başka herkesin kazandığı bir sistem diyorsun.

Afrika’yı doyuracak kadar transfer paraları diyorsun.

Ama bütün suç senin, yani taraftarın diyorsun.

Çünkü bu çılgınlığı senin talebin yarattı diyorsun.

Ve bu endüstrinin en ağır işçisi sensin diyorsun.

Tam olarak öyle değil, sen taraftarsın, takımını seviyorsun.

Kazanmak istiyorsun, kazanınca mutlu oluyorsun.

Neden sustun?

Endüstriyel futbolunuz da globalleşmenizde yerin dibine batsın.

Neyse aç şu televizyonu. Şimdi maç başlayacak.

4 Eylül 2010 Cumartesi

6 gitti 7 geldi..Eski bitti‚ yeni geldi..



Volkan Babacan‚ Deivid‚ Deniz‚ Önder‚ Ali Bilgin‚Wederson


Stoch‚ İlhan‚ Dia‚ Niang‚ Caner‚ Yobo‚ Serkan Kırıntılı

Yıllardır istediğimiz yapıya kavuştuk gibi bir durum var şu an takımımızda..
Elbette ki bu gidiş gelişler hem geç oldu hem de sonuçlara bakılırsa güç oldu..

Güçlüğün sebebi Avrupa´dan elenmemize yol açtı ve transferler sadece Spor Toto Süper Ligi için yapılmış oldu her ne kadar böyle olmasını istemesek de..

Yönetimimiz gene gecikti ve ne yazık ki "o gelecek bekleyelim‚ bu olursa daha iyi" diye diye son güne kadar transfer kovaladık gene..

Fakat bundan sonra artık böyle olmayacağını görüyoruz ve Aykut Kocaman´ın transferde tek yetkili olduğunu hepimiz görüp‚yaşadık..

Takımımızın çatısı da yeniden oluşturulmuş oldu bu sene..
Yıllardır istediğimiz tarzda‚ istediğimiz gibi transferle yapıldı ve artık iş sahada Aykut Kocaman´ın tercihlerine ve futbolcularımıza kalıyor..

Önümüzde şampiyonluk ve seneye kadroya yapılacak takviyelerle Şampiyonlar Ligi´ne yeniden dönmek gibi çok önemli bir hedefimiz var..

Şu an desteklenmesi gereken yeni bir Hocamız ve yeni bir takımımız var artık..
Ne gidecek bir yerimiz ne de yapacak başka bir şeyimiz var..
Bu takım bizim ve bizim istediğimiz gibi oldu..

Aykut Kocaman´ın istediğimiz gibi tek yetkili şeklinde getirilişi bir Devrimdi ve Devrim yavaş yavaş yürümeye başladı..

İnşallah Okan´larla‚ Mert ve benzerleriyle daha da taçlanacak ve gelecek yıllarda futbolda da sürekli başarının yolu açılacaktır..

Yeni bir sayfa‚ yeni bir başlangıç‚ yeni bir takım‚ yeni bir anlayış ile Fenerbahçe yola koyulacaktır ve bu yolda asla yalnız yürümemelidir..

Geçmişin hatalarıyla‚ geçmişin kavgalarıyla‚ geçmişin kiniyle‚ Fenerbahçe unutulup şahıslara ders vermek amacıyla Fenerbahçe yalnız bırakılmamalı ve en çok desteğe ihtiyacı olduğu sezonda destek olmaması için çaba harcanmamalıdır..

Kombine sayısı azsa daha çok olmalı..
Bilet pahalıysa "imece" yapılıp daha çok satın alınmalı..
Okan´lara‚ Mert´lere‚ Dia´lara‚ Stoch´lara‚ Özer´lere ve Aykut Kocaman´lara daha çok destek olunmalı..

Çünkü bu geleceğin Fenerbahçe´si demek ve gelecek günlerin temeli bu sezon atılacak..
O halde beton olalım‚ demir olalım‚ tuğla olalım...

Tüm üzüntüne‚ tüm kızgınlığına‚ tüm isyanına ve her şeye rağmen gelecek için bir tuğla olmaya var mısın..

2 Eylül 2010 Perşembe

LOBİ DEĞİL LOBİ


Var mı galata üzerinde sarayın


Denize karşı lisen

Patişahtan torpilli

Fransa takviyeli öğrenim yuvan!

Kök desen nerden baksan 400-500 yıl

Havan nedir bilir misiniz?

Su dövmeye yaramayan alet.

Bilmeyince komik oluyor be kardeşim.

500 yıl diyorum

Kobi ile karıştırıyorsun

Havanda su dövüyorsun

Lobi bu lobi

Otel lobisi değil ama

Her yerdeler ama göremezsin

İn değil cin değil bildiğin âdemoğlu

Her gün karşında ama bilemezsin

“Aptal kutusunun” içinde anlatır dururlar

La fontaine’den masallar

Dinleye dinleye uyursun ama uyumam dersin

Ben bu dolmaları yutmam dersin.

Hedefler verir sana gidip de vurasın diye

Dolmalar şişkinlik yapar, tansiyonun çıkar

Gider sövüp sayarsın, incitirsin kendinden olanı

Kendinle gurur duyarsın çünkü kendi aklın sanırsın

Sarı lacivert çubukluya sahip çıktım sanırsın

500 yıl diyorum yiğidim, iki gözüm

Seni kendinden bilmez Fransızı bildiği kadar

Ne olacak senin bilmem bu halin.

Ne doğruyu ararsın, ne doğru diyene bakarsın

Renkli dergiler, sayfa sayfa gazeteler

Onlar için ilk Zapt edilecek kâğıt kaleler

İşte o kalelerden sana ninniler söyler

Sarı’yı çok sever yanına lacivert koymazsan eğer

Sana bayılır, doğru işler yapmazsan eğer

O aristokrat soylu

Sen Anadolu çocuğu

Bozmayacaksın bu denklemi yoksa stat yaptırır kendine

Hani o bizim dediğimiz devlete.

Onların vicdan bahçelerinde kurumuştur çiçekler

Ellerinde kalem gibi görünür tüfekler

Kâğıt kalelerinde purolar tüttürürler

500 yılın hakkını vermeli ve verir de bu hazretler...