8 Aralık 2009 Salı

‘ başladı ‘ bu bir araştırma yazısıdır ...!!!


adetim değildir aslında,

karşı – yaka’nın takımlarının diğer maçlarını yazıp çizmek…

ama bugün yazıp çizmek gerek diye düşündüm…

öyle ya,

aziz başkan’ın eskişehir malubiyeti sonrası yaptığı çıkıştan sonra,

gs – ibb maçı’nın ne olacağı,

gs’nin ne yapacağı

a.avcı ve takımı’nın nasıl bir mücadele sergileyeceği

ve

asıl önemlisi de,

maçın hakemi h.göcek’in nasıl bir yönetim sergileyeceğini merak etmiştim…

bugün lig tv.de maraton’un tekrarını yeniden ve gayet objektif bir gözle izlemeye çalıştım,

buyurun size dün akşamın çok önemli tesbitleri…

posalar ayıklanıp,

süzgeçten geçince,meydana çıkan tablo neanlatmak istediğimizi net olarak ortaya koyacaktır.



öncelikle,

alışmamış dötde don durmaz diyelim…

ibb’nin uzun yıllardır,önemli oyuncularından yoksun olduğu halde,

maçın son 20 dk.sında kıpırdanıp,belki de tek pozisyondan golü bulup,

1 puanı apartması,

teknik direktör a.avcı’nın gol sonrası saha kenarındaki sevinci,

futbolcuların şaşkın ve bir o kadar da doğal kenar sevinci,

hem tribünleri,hem gs.li futbolcuları çılgına çevirdi…

elini kolunu sallayarak her ibb.maçını kazanmaya alışmış gs.li futbolcu ve taraftar

hakem,h.göcek’in adil ve tarafsız maç yönetmesini ( ev sahibine tölerans gösterdi o ayrı )

içlerine pek sindiremediler…

öyle ya,

rakip ibb olunca,3 puan garanti,

kendini sıkmaya ne gerek var,

bir hafta dinlenmek,kendini nadasa bırakmak daha akıllıca değil mi ?

eh geçen yıllara baktığımızda teoride doğru,

tipik bir gs.camiası stratejisi…

ama

cumartesi akşamı,aziz başkan’ın birsürü gözden kaçan ve kaçırılan gerçeğe

parmak sallaması,baltayı gömdüğü yerden çıkartıp ortalık yere indirmesi

hesaba katılmadı anlaşılan …!!!


demek ki neymiş ???


maçın hakemi adil olursa,

formanın rengine göre değil de,

futbolun kurallarına ve ahlaki değerlere göre kararlarını verirse,

işin şekli şemali değişirmiş …!!!


dün akşam ki gs – ibb maçı + maç sonucu + hakem yönetimi,

aziz başkan’ın cumartesi akşamı anlatmak istediğinin canlı örneğidir…


gs takımı mücadele etmemiş olabilir,

ancak,

maçı kazanabilecek net pozisyonlar üretmişlerdir,

maçın son saniyelerine de 1-0 önde girmişlerdir…

ibb.takımı,

70 dk.sahada hiçbir varlık gösterememiştir,

pozisyon üretememiş,yalnızca katı bir savunma yaparak maçı 1 – 0 da tutmuştur.

maçın son saniyelerinde ibb.lehine verilen faul maçın belki de en önemli kararıdır…

hakem h.göcek o pozisyona devam deseydi kimin sesi çıkabilirdi… ???

ve sonrasında ki tek pozisyon ve ibb.nin gelen golü …!!!

demek ki neymiş ?

maçın hakemi’nin çaldığı ya da çalmadığı – çalamadığı düdükler,

maçın sonucuna direk olarak etki ediyormuş …!!!



şimdi geçelim maçın pozisyonlarına …!!!


bakın bakalım feryad-ı figan edenler,

bu tür maçlara ne kadar hazırlıklıymış ???


* henüz 5.dakika’da ibb.nin çok önemli bir atağı,yan hakem’in yanlış ofsayt bayrağı sebebi ile kesildi…

ofsayt’da gözüken futbolcu topla oynamadığı için,aradan çıkan diğer futbolcu ofsayt değildi,

yan hakem acele bir kararla bayrağını kaldırdı.

* maçın 27.dakikasında barış özbek’in,efe’yi arkadan çekmesine faul veren h.göcek,net sarı kartı göstermeyerek,
barış özbek’in gelecek hafta kart cezalısı durumuna düşmesini engelledi.

* arkasına ekleyeli hemen,maçın 62.dakikasında pozisyon gereği yerde kalan barış özbek,devam kararı sonrası
yerde yatmaya devam ederken,topun kendisine gelmesinden sonra hem topu kovalamaya başladı hemde hakem h.göcek’in peşine düştü,
bu hareketlere de hakem h.göcek kayıtsız kaldı.

her iki pozisyonda da göz önüne alındığında,kartlar çıksaydı,b.özbek’in ilk sarı kart da haftaya cezalı
duruma düşmesi,ikinci sarı kart sonrası da çift sarıdan oyundan ihraç edilmesi ve en az 2 maç ceza alması gerekiyordu.

* 90 + 2 ‘de kewell’in ,cesario ve rızvan ile girdiği mücadele sonrası hakem h.göcek’in verdiği karar hatalıydı,

* 90 + 4’de gelen gol sonrası,gs.li m.sarp’ın ,
formasına açtığı xxl degaje,ardından ettiği küfürler ve son olarak da maçın bitiş düdüğü ile birlikte hakem h.göcek’e gerek fiili gerekse sözlü saldırısı h.göcek tarafından görmezden gelindi



şimdi,

pozisyonun içinde olduğu halde h.göcek’in verdiği karar ve sonrasında kewell’e gösterdiği kart,dün ve bugün yaşananların tek sebebidir …!!!

bu pozisyonun ardına sığınılarak takiye başlamıştır…!!!

o korner verilse maç bitecektir …!!!

- eee verilmedi kardeşim,ne olacak ? bjk - fenerbahçe maçında da g.gönül'ün i.üzülmez tarafından düşürülmesine penaltı çalınsaydı,maçın şekli çok farklı olabilirdi ?

neyse,dedik ya bunları bekliyoruz,

bu yazımın sebebi bunu ortaya koymak zaten ...!!!



işte maçın konuşmaya değer pozisyonları bunlar…!!!


gs.camiası,medyası,anlı şanlı köşe yazarlarımız kim var kim yok h.göcek’in kötü yönetim gösterdiği konusunda hemfikir 

bende aynı görüşteyim,h.göcek her şeye rağmen kötü yönetim göstermiş…

taktir haklarını evsahibi takımdan yana kullandığı alenen ortada…

ama bizler bukadarına da rağzıyız 


devam edelim…


maçın bitiş düdüğü ile birlikte gs.li futbolcuların h.göcek’in üzerine yürümeleri,

özellikle m.sarp’ın formasına açtığı degaje sonrası h.göcek’e saldırması ve neler söylediği ?

gs.taraftarının h.göcek ve mhk başkanı oğuz sarvan’a galiz küfürleri,

sayaha atılan koltuklar,

gözden kaçtı – kaçırıldı…


maçın bitiminden sonra,

gs.spor klübü basın sözcüsü prof.m.helvacı’ya stad çıkışı basın mensupları tarafından sorulan birkaç soru,

* a.yıldırım’ın dünkü maç sonrası beyanatları bugünkü maçın sonucuna ve hakem.h.göcek’in kararlarına etki etmişmidir ?

* a.yıldırım’ın kulüpler birliğinden istifası ligin gidişatına etki eder mi ?

* bugünkü maçın ardından federasyona protesto yazısı yazmayı düşünüyormusunuz ?

prof.m.helvacı bu soruların hepsine makul ve mantıklı cevaplar verdi,konumuz onun ne dediği değil zaten,

bizler olayın arkasına bakmayı bileceğiz daima ...!!!



sorulan sorulara baktığınızda ne yapılmak istendiği açıkça ortadadır …!!!

gs.medyası üzerine düşeni yapmaya başlamıştır…

çanak sorularla Fenerbahçe karşı cephesi tetiklenmekte + cephe oluşturulmakta,Fenerbahçe ve aziz başkan'a karşı kışkırtma,hedef gösterme,puan kaybının

arkasındaki ismin aziz başkan olduğu safsatasının altı çizilmektedir...

satır arasına fanatik yazarı gs klübü’nün,denge sağlamak ve hasan ali’nin dieti olarak oraya yerleştirdiği yalçın dümer’in yazısına,
özellikle de son 4 satıra bir göz atılmasını eklemek istiyorum …!!!

yazının başlığı ‘ hakem istemiş ‘ …!!!


a.avcı’nın demeci …

ne olmuş korner verilmemişse ? ne var bu maçta Allah aşkına yaw ? bizim emeğimiz neden göz ardı ediliyor ?
bu maçta ne var ? hangi karar hatalı ?

yaaaa sn.a.avcı,

gün gelir devran döner,hesap döner sap döner,

senin emeğinde böyle uçar gider …!!!

bunların dışında,

beklediğim gibi a.polat ve kurmaylarından ses yok…

sebep mi ?

çünkü,kavganın içinde olmayacaklar dedik ya…

onlar,perdenin arkasından kuklalarını oynatacaklar…

savaşmayacaklar,

kendilerinin içinde olmadığı ama Fenerbahçe’nin merkezinde olduğu bir savaşın fitillerini ateşleyecekler…!!!


gelelim ibb.başkanı sn.göksel gümüşdağ’ın maç sonrası açıklamalarına…

ibb.spor web sitesinden aldım,

noktasına dokunmadan aynen koyuyorum ve özellikle bold olarak gözünüze soktuğum satırları

okumanızı tavsiye ediyorum …!!!


gümüşdağ, " hedefimize ulaştık "


karşılaşma sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan kulüp başkanımız göksel gümüşdağ,

galatasaray karşısında hedeflerine ulaştıklarını bildirdi.

kulüp başkanımız göksel gümüşdağ,

maç öncesi yaptığı açıklamalarda buradan puanla ayrılmak istediğini söylediğini hatırlatarak,

' en az 1 puan için gelmiştik, bu kadar eksiğe rağmen oyuncularımızın sahaya ruhlarını koyarak mücadele etmesi bizi mutlu etti,

ben hakemin de genel anlamda iyi maç yönettiğini düşünüyorum.

şimdi önümüzde kayserispor maçı var ve oradan da puanla ayrılıp hedefimizde devam etmek istiyoruz ' diye konuştu.


kulüpler birliği başkanvekilliği görevini de yapan gümüşdağ,


yıldırım`ın başkanlığı bıraktığını açıklamasıyla ilgili olarak da,

' çarşamba günü bir toplantımız olacak,

bugün birçok kulüp başkanı aradı, aziz yıldırım`ı ikna edeceğimizi düşünüyorum,

aziz bey geldiğinden beri inanılmaz çalışmalar oldu,

Türk Sporuna vereceği daha çok şey var,

kulüp başkanlarının çoğundan aziz bey'in bırakmaması yönünde telefon aldım,

kendisi ikna olur mu bilmiyorum ' dedi....



NOT : bu demecin a.yıldırım'ın klüpler birliği başkanlığından istifa etmesi ilgili kısmına yazacağım ve bir o kadarda soracağım soru var kiiii,

ama sabahtan beri yoruldum ve birazda bıktım açıkçası...

yanlızca şunu soruyorum,gerisine sizler devam edin ...!!!


burnunuz yıllardır b....tan çıkmıyordu,

klavuz değişince,

ne / neler değişti ey klüp başkanları ???


A Ç I K L A S A N I Z A ...!!!




son olarak,

maraton’da e.toroğlu hakem kararlarının sorgulanması konusunda konuşurken,

şimdi,tamda bu konuya uyan bir fıkra var,

nüfus müdür’ü fıkrası,

ama olmaz şimdi falan derken,

ş.büyüka atladı,

aman hocam biliyorum o fıkrayı,sakın ha falan diyerek toroğluna müdahale etti…

merak ettim tabi şu fıkrayı ve araştırdım netten…

ve

son yıllarda okuduğum en muhteşem fıkra …!!!

siz siz olun bir nüfus müdürü’ne asla bulaşmayın hihi


' nüfus müdürü '

bir ilçede göreve yeni başlayan kaymakam için bir parti verilecektir,

ama sürekli ertelenir,

kaymakam yazı işleri müdürüne sorar ;

- ne oldu şu koktey?

- müdür ise ;

- ‘ efendim nüfus müdürü’nün izne ayrılmasın bekliyoruz da ’ der,

kaymakam merakla ;

- ‘ neden ki ? ‘ der,

müdür ;

- ‘ efendim,nüfus müdürü sarhoş olunca çok küfürlü konuşur,size karşı ayıp olur şimdi ' der,

kaymakam,

- ’ olsun ben de hoş karşılarım canını sıkma ‘ der,

çaresiz koktey yapılır ve herkes sarhoştur bizim nüfus müdür’ü kaymakamın yanına gelir

ve

’ kaymakamım ben sizin kaynananızı z…………rim ‘der

kaymakam şaşırır ve,

- ‘ benim kaynanam çok yaşlı ama ' der,

nüfus müdür ise,

- ‘ olsun ben nüfus müdürü değimliyim ? ‘

- ‘ yaşını küçültür öyle z………rim ‘ der…


hihi ok hihi ok hihi

bazı fıkraları fazla sansürleyemessiniz,

orjinalinin tadını asla vermez ...!!!

ayrıca,

her saat ve her yerde duyduğumuz ve duyabileceğimiz cümleleri yazmanında sakıncası olmamalı diye düşünüyorum...

millet olarak heryanımız oynuyor zaten,

bırakalım da kelimeler saf kalsın...

an azından,

onlar gerçek göz kırp



sevgi,saydı ...


m.ural

07.12.2009

6 Aralık 2009 Pazar

DELİ YETERSİZLİĞİ

Muhakkak böyle bir sorun var bu ülkede. Yeterince deli olmadığı varsayılmış olacak ki, milleti delirtmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu meselenin Fenerbahçe ayağını bizzat Fenerbahçe Futbol Takımı yürütüyor.
25-30 milyon taraftarı olduğu varsayılırsa, proje kısa zamanda başarıya ulaşır.

Yardımcı etkenler de var tabi. Bizatihi hakem camiası mesela…
Yalnız burada tuhaf bir durum söz konusu…
Bu ülke insanı düşene acır, yardım eli uzatır. Bunlarda o da yok.
Zevkten dört köşe olmuş halde oh çektiklerine eminim, nerede yetişmiş bunlar acaba?
Kimler yetiştirmiş?
Nasıl yetiştirmiş?

Takım zaten kötü, yerlerde sürünüyor, onlar vurmaya devam ediyor. Savaşta düşmana yapılmaz.

Haliyle deli sayısı hızla artmaya devam ediyor. Mesela ben…

Aziz Yıldırım istifa ediyor, kötü gidişin üstünü örtmek için diyorlar. Etmese, devam etse kulübün haklarını korumuyor oluyor. İki görüşte aport esasında, ezber işler. Yani çıkış yok. Ne yaparsan yap konuşacak birileri var. Konu futbol olunca çok doğal aslına bakarsanız…

Öyleyse işin o tarafını bırakıp, kafaya takmayıp çözüm üretmeye uğraşacaksın. Aksi halde Fenerbahçeli taraftarlar arasında deli sayısı hızla artmaya devam edecek, ediyor.

Herkes farkında, biliyor, anlıyor ama görünmez güçler sırıtarak işini hallediyor. Bakın mesela, siz ne zaman puanlar birbirine yakınken ve düşüşte bir Galatasaray varken, çıkışta bir Fenerbahçe gördünüz? İstisna sezonlar hariç göremezsiniz. Özellikle futbol bir endüstriye dönüştüğünden beri imkânsız…

Şimdi buradan, bizlerin de, Aziz Yıldırım’ın da şunu anlaması gerekiyor, bu görünmez güçleri görünür hale getireceksin. Üstüne boya mı atarsın, ne yaparsın bilmiyorum ama görünür kılmak işin başı.

Senin takımın görüntüde istediği kadar iyi olsun, sonuçta bir futbol takımı ve ülkenin şartları belli. Kurabileceğin takımın da bir sınırı var. Çürük yumurtaları temizleyip yoluna devam etmen gerekiyor. Ama temizlemeyi atlamayacaksın. Yanlışta istikrar aramayacaksın.

Görüldüğü üzere iki temel nokta var. İyi takım kuracaksın ve disiplini elden bırakmayacaksın, görünmez güçleri görünür kılacaksın.

Yani, ültimatom vermekle olmaz bu işler. Köküne kibrit çakacaksın. Benzin dökmeyi de unutmayacaksın.

Bu ülkede hakemlerin nasıl yetiştiğini bilmiyor mu Aziz Yıldırım? Sen bilmiyor musun sayın okuyucu? Tamam, birileri kulağının üstüne yatıyor, biliyoruz. Ama sen de bunların kulak üstü tavrını biliyorsun. Öyleyse işe oradan başlayacaksın.

Sırf yakışıklı diye hakem yapılan adamların foyasını ortaya çıkaracak, herkesin duymasını, bilmesini sağlayacaksın. Halis Özkahya, M.K Abitoğlu, Fırat Aydınus ve bu kategoriye girmese de başka nedenlerle hakem olmuş Bünyamin Gezer, Tolga Özkalfa, Kuddusi Müftüoğlu hakemlik yaptığı sürece ne bekleyebilirsin.

Bu adamlar taa temelden yetiştirilirken müdahale edeceksin.

Bak, onlar nasıl müdahil oluyor bu işlere. Sen de olacaksın. Senin tarafında olsunlar diye değil, adalet dağıtsınlar diye, kaypaklık onlarda kalsın. Biz dürüst olalım. Ama bunu da yapalım Aziz Başkan.

Federasyon ve kurullarına adam sokmakla da olmaz bu işler. O kurulların başına adam koyacaksın.

Bak, adam İlhan Helvacı’yı nasıl da yerleştirmiş oraya. Üstelik adam bir başkasının üzerinden yapıyor bu işi. Bir gazeteci bunu yazıyor, sonra fıss… Senelerce Türker Aslan’ı izlemedik mi bu filmin başrolünde. İşte böyle olacaksın. Ama oraya adam koydun mu, Kemal Dinçer gibisini koyacaksın.

Bunları yaptın mı? O zaman üzülmezsin, biz de deli nüfusunun artmasına katkıda bulunmayız.

İyi de bu takıma ruh lazım, o nasıl olacak?

Çok kolay, ruhu olan adam transfer edersen, takımın da ruhu olur. Ruhu olan adamları idare etmek için de ruhu olan bir teknik adam alacaksın. Onların tepesine de ruhu olan birini koydun mu, keyfine bakarsın. Kazanırsın, kaybedersin ama keyif alırsın.

Dönelim şu anki duruma.
Görünürde kaybedilmiş bir şey var mı? Yok.
Peki, umudu olan var mı? Polyanna hariç o da yok.

Takımın kadrosu yeterli mi? Forvet hariç bu ligi götürür.
Öyleyse devre arasında iyi bir forvet alacaksın.

Bu federasyonu ve bu kurulları da şu anda değiştiremeyeceğine göre, üzerlerinde baskı kuracaksın. Bunun için medyayı kullanacaksın.

Adamlar ne güzel kullanıyor işte, sen de kullanacaksın. Bak Şansal’a, bak ******’a.

Ama bu takımı da, ikilik yaratan adamlardan, sahada mücadele etmeyen adamlardan temizleyeceksin.


Aksi halde “deli yetersizliği” diye bir şey kalmaz.

Hepimiz mutlu, mesut bayramlarla geçiririz günlerimizi.

Serkan SAĞLAM

serkan@sarılacicubuklu.com

22 Kasım 2009 Pazar

Hakem Triosu Ahlaklı mı?



Herhalde başka maç seyrettim ben, Erman'ın sakinliği, Şansal'ın mutluluğu benim başka bir maçı seyretmemden.

Bunların rengi belli zaten ama ben Rıdvan'a takıldım en çok. Kontratak oynuyormuş Fenerbahçe. Dedim ya başka maç seyrettim ben. 11 adam yarı saha çizgisinin gerisinde, topun peşinde bir oraya bir buraya koşturuyor, alan kapatıyor, kanal daraltıyor, kaptığı toplarla hızlı hızlı atağa çıkmaya çalışıyor. Top ayaklarında en fazla 10-15 saniye kalıyor, sonra yine aynı döngü, yarı sahasına kapanan 11 adam tekrar başlıyor topun peşinden koşmaya...

Bir anlık sakatlık dalgınlığı, yerde yatmak profesyonelliği dururken, seke seke topun peşinden koşma delikanlılığı ve sezon boyu belki bir belki hiç kere atılabilecek bir gol. Hemen ardından 22 saatlik uçak mağduru Bobo'nun dönmesine izin veriyor, bir gol daha. Lugano sezon boyu, bir adamın yüzünü o şekilde döndürmez kaleye. Ama bir sene içinde belki olur belki olmaz işler, 3 dakikada oluverdi. Bitti gitti. Olur, futbol bu, başka türlü de yenemezlerdi zaten.

Ve skor yazarları devrede, 2-0'dan sonra Daum'un yaptığı hatalar varmış. Evet var ama 2-0 maç işte. Kazım kendini attırmış. Hayır attırmadı, yardımcı hakem, Beşiktaş altyapısında oynamış Bahattin Duran şikayet etti abisine, üçlü çektirici Fırat attı. Kazım attırmadı kendisini, hem suçlu hem dayak yemiş çocuk edasıyla Kazım'a doğru 20 metre depar atan Bahattin attırdı, Beşiktaş altyapısında top oynamış Bahattin...
Diğer yardımcının verdiği gol, 3. gol olmasaydı da 1. gol olsaydı ne olurdu. Milimlik Beşiktaş ofsaytlarını kaldırmayan yardımcıdan bahsediyorum. Gökhan'ın pozisyonunda, üçlü çektirici Fırat'ı uyaramayan yardımcı. Uyaramayıcı yardımcı...

İlk yarının 10. dakikasından sonra, Beşiktaş yarı sahasında 800 yüz bin adet faule mağruz kalan Fenerbahçeli futbolcular kötü oynadılar 55. dakikadan sonra. Tek tek saydım, tam 800 yüz bin faul yapıldı. Bunların 400 yüz bini Kazım'a yapıldı. Twitter Kazım, 8jk yazan hani...

Hiçbirini çalamadı üçlü çektirici Fırat, Beşiktaşlılığı tescilli Fırat, tribünlere şirin gözükmeye çalışan Fırat. Kim bilir belki arkadaşları vardı da, onları üzmek istemedi Fırat. Bence sigarayı bıraksın Fırat, bellki görüş alanını daraltıyor sigara dumanı, ciğerlerden yukarı sızıntı yapıyor. Yoksa Gökhan'a yapılan penaltıyı vermeyen hakemin, hakemliğini bitirirler bu ülkede. Gökhan başka renkli bir forma giyiyorsa tabi, o forma Fenerbahçe formasıysa konuşulmaz bile o pozisyon, değil mi Erman, hormonlu meyve üstadı Erman, patronu Şansal Erman!

3-0 kaybettik. Kötü oynadığımız için değil, biraz futbol şansı, bariz hakem hatalarıyla kaybettik. Bu maça neden atandıkları belli olan hakem üçlüsü sayesinde 3-0 kaybettik.

Neye yaradı şimdi 8'de 8. Neye yaradı g'sarayı ezmek.

İlk devreyi kaçıncı sırada bitiririz şimdi?

Bilica'ya ceza aldırdı, Kazım'a kırmızı çıkarttı, sırada kim var şimdi? Söylesene Erman, sırada kim var. Yoksa bu kez kulağına mı fısıldadın federasyonun ya da mhk'nın.

55. dakikadan itibaren bir daha izlesin bizim teknik ekip maçı, sonra futbolcuları çağırıp bir de onlara izletsinler. Tamam, hakem hataları oldu falan ama o dakikadan sonra bizimkilere ne oldu?

Aman dikkat, bir bakarsınız 17. hafta bittiğinde 4. sıradasınız. Aman diyorum!!

Yönetime de bir soru soralım, hakem triosu ahlaklı mı?

18 Kasım 2009 Çarşamba


7 NUMARA

Şaşırma, sakin ol. Çıkar az sonra birileri, koşar senin yardımına. Kurtarır kurtların elinden.

Var mı ötesi, ispatlı sahtekârlık, ispatlı yalancılık. Cezası umurumda bile değil. Biliyorum en hafif cezayla kurtulacağınızı zaten. Kurtarırlar sizi. Kurtarsınlar. Kurtulmaktan kasıt yanlış anlaşılmasın, kurtulacak olan itibarınız. Aslında olmayan itibarınız. Olmayan şerefiniz.

O açıklamayı yaparken utanmadınız, bundan mı utanacaksınız. Siz utanır mısınız?

Zalad’a 30 bini yollarken utandınız mı? Hurdalıkta yatan Murat 131’ler?

Hadi şimdi çıksın NBA çocuğu, yazsın sponsorlarıyla.

Serhat Ulueren alsın yanına Ahmedini çakarını, arasın durdun Demet’i, Hakan’ı. Ah Hakan ah…

Şansal sarılsın telefonlara, talimatlar yağdırsın müritlerine, format atsın Erman’a.

Hıncal şöyle başlasın yazısına, “UTANIYORUM”. Utanıyor musunuz gerçekten?

Federasyon başkanı susup köşesine çekilsin. Peki, sen Mahmut Uslu, neredesin? Sana ihtiyacımız var. Neredesin?

Bu akşam izleyin televizyonları, yarın bakın gazetelere. Bakalım görebilecek misiniz bu haberi. Görürsünüz de, önemli olan şiddeti.

Unutulur. Unuttururlar.

Mehmet Aslan tulumbaya devam mı? Ercan nerdesin?

Hasan Ali, sen nerdesiiiiiin?

Ve sen Murat Didin, sen nasıl bir insansın ki, o yazıyı yazabildin, üstelik sen Cemal’in 7 numaralı formasıyla mücadele ettiği takımın koçusun. Yuh olsun sana.

Oyak Renault’un itirazı görmezden gelindi, nasıl oldu bu? Kim göz yumdu buna? Haluk Ulusoy mu devrede yine?

Şimdi asın o formayı Seyrantepe’nin en tepesine. 7.

Var mı bundan büyük sahtekârlık, bu kadar aleni bir utanmazlık gören var mı? Fark etmez, önemli değil, yanlışlıkla olmuştur.

Bunun sebebi de Demet Karabulut.


Şimdi Galatasaray’a bağlanıyoruz;

Evet, sevgili okuyucu maç öncesi hazırlık aşamasında Galatasaray lobisi, şimdi canlı yayındayız…

Valla yanlışlıkla olmuş, haberimiz yok bizim, dürüstüz biz, Türkiye’yiz… Ühü ühü …

GSL- Sen Serhat, derhal bir kadın buluyorsun, orta parmağı olsun, bize doğru çevrilmiş olsun, yanında da Ahmet Çakar olsun. Yoksa karını atarım işten. Yap şu işi ama nasıl yaparsan yap.

GSL- Sen Hıncal, pardon Hıncal abi, öyle demek istemedim. Sen ne yapacağını benden iyi bilirsin.

HU- Elbette bilirim, giriş cümlem şöyle olacak; ‘utanıyorum Galatasaraylı olmaktan’. Nasıl, beğendin mi?

GSL- Evet, çok beğendim.

GSL- Siz gazeteler, siz televizyonlar… Pardon bir saniye ben de şaşırdım naapcaaamı…

GSL- Neydi, haa, 7 evet yedi.

Serkan SAĞLAM

ŞAŞIRMAZ FENERBAHÇE UNUTMAZ BEŞİKTAŞ’I


Gerekli kelimeler Türkçe dilinde mevcut ama burası bir blog ya da sözlük değil. Yazamayız.
Ahlaksızlığın, şerefsizliğin, şirretliğin nerelerden akıtıldığını da biliyoruz. Ama yazamıyoruz.

Galatasaray isimli camianın yaptığı açıklama ibreti âlem olsun diye ülkenin her yanına, her şehrine, her caddeye, her köşe başına, her sokağa, her apartmanın girişine hatta her dairenin kapısına asılmalıdır. Bu açıklama bir itiraf değildir, bu açıklama insanlık ayıbıdır. Bu açıklamayı yapan insanların yetiştirildiği kurumların kapatılması, bunları yetiştiren ailelerin sosyal sorumluluk kuruluşlarınca tekrar tekrar eğitilmesi gerekmektedir.


Utanmalıdır bunlar. Utanmanın ötesinde yerin dibine girmelidir. Bu adamların kontrolünde televizyon, gazete, radyo yayımları yapanlar defolup gitmelidir başka bir gezegene. Bu adamların kontrolünde ve himayesinde hakemlik, taraftarlık, kurum ve kuruluş yöneticiliği, sözcülüğü yapanlar evrende bulunabilen en uzak gezegene gönderilmelidir.


Yazmıyorum detayları, parmakları, saldıranları, cibilliyetsiz açıklamaları. Yazmıyorum Kaan Kural’ı, Murat Didin’i. Yazmıyorum okuduğunu anlamaktan aciz Galatasaray yönetimini.

Bir tanesi hariç, bakın dün gece ne oldu. Hayır hayır, Ahmet Çakar veya karısı Adnan Polat’ın şirketinde çalışan Serhat Ulueren falan değil anlatacağım. İsmi Mehmet Aslan, Hıncal Uluç’un yeni kafa sallayıcısı, yeni tulumbacısı… Nazik, naif spor sevici…

Sadece bu nazik ve naif görüntüsüdür bu yazıya konu olma sebebi. Yazıp duruyorum. Yalancı bunlar diyorum. İşte budur sebebi.


Hıncal almış karşısına Mehmet’i, konuşuyorlar kırmızı çizgilerde… Mehmet, çıkan olaylardan ve bu olayları önlemek için sarf edilen çabalardan bahsediyor. Ağzından Fenerbahçe kelimesi çıkıyor ilk önce, ancak Fenerbahçe kelimesinin sonundaki E harfi yarım kalıyor ve bir anda salise kaybetmeden Beşiktaş diyor nazik ve naif Mehmet.
Kendi taraftarının cezalandırılması için uğraşan adam olarak Demirören ismini telaffuz etti Mehmet. Yüceltmelere başladı Mehmet.
Ercan yerine koordinatör olarak ismi geçen Mehmet, işte bu Mehmet.
Aziz Yıldırım diyemedi Mehmet. Yani yalan söyledi Mehmet, gerçeği bildiği her halinden belli olsa da Hıncal’dan korktu Mehmet. Nazik ve naif Mehmet… Sonra lafı bitti Mehmet’in, alamet-i farikasından olsa gerek, müthiş bir alaka yakaladı Mehmet. Kurduğun bağlantı bizleri mest etti Mehmet. Selçuk dereli hakeminin, Aziz Yıldırım’a karşı kazandığı dava konusunu açtı Mehmet, televizyon tecrüben eksik tabi Mehmet. Değil mi Mehmet? Ve Hıncal’a sözü bıraktı Mehmet. En büyük Mehmet, sizin Mehmet… Aferin sana Mehmet, objektif Mehmet, tarafsız Mehmet, yeni neslin göz bebeği Mehmet. Bravo Mehmet. Hadi Mehmet, hadi…


Başka söze gerek yok sanırım. Mehmet tüm gerçekleri anlattı bizlere. Değil mi Mehmet?


Bitti. Bu konu burada bitti. Kapandı. Bu kargaşa, bu hengâme sona erdi.


Şimdi herkes aklını başına alsın, düşünmeye başlasın. Hafta sonu Beşiktaş kazansın diyen bir Adnan Polat oyunu bu, Fenerbahçe bench arkasına o adamları yerleştiren de o. Bırakın o parmağı, unutun. O parmak olmasa da başka bir sebep bulacaklardı, o biletleri o adamlara bedava verirken bu planı yapmışlardı zaten. Bu iş planlı, programlı, Beşiktaş maçı öncesi Fenerbahçe’yi yıpratmak için bir tezgâh.
Tahminen şöyle bir plan yapıldı maç öncesi.


Çıkarın olayları, kaynasın dünya, şaşırsın Fenerbahçe, unutsun Beşiktaş’ı.


Çıkarın o kadını televizyonlara, gazetelere manşet yapın, karıştırdıkça karıştırın, şaşırsın Fenerbahçe, unutsun Beşiktaş’ı.


En saçma açıklamaları yapın, en zekâsız cümleleri kurun resmi internet sitemizde, şaşırsın Fenerbahçe, unutsun Beşiktaş’ı.


Yapın her türlü ahlaksızlığı, yapın her türlü şirretliği, şaşırsın Fenerbahçe, unutsun Beşiktaş’ı.


Yollayın Zalad’a paraları, ayırın tribünleri, kavgalar çıksın, cinayetler işlensin, ben kazanayım, nasıl kazanırsam kazanayım…


Şaşırsın Fenerbahçe, unutsun Beşiktaş’ı.


Yine şaşırdınız…


Fenerbahçe unutmaz Beşiktaş’ı, ne seni, ne yardakçılarını, ne de camianı…


Bir kez daha yazalım o zaman;


BİZ TEK SİZ HEPİNİZ


Serkan SAĞLAM

serkan@sarilacicubuklu.com Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

17 Kasım 2009 Salı

Kaybetmeyi bilmek...



Dün gece yaşananlara koyulan isimlerin, sıfatların hepsi yalan. Açıklamaların, yazılanların, çizilenlerin, söylenenlerin de hepsi yalan.

Takiye bunlar. Sarışının orta parmağı da yalan. Yok öyle bir parmak. Varsa da yok artık. Maç boyu kafasına atacaksın yumruk kadar taşları, sonra diyeceksin ki; orta parmak. Bir sarışının orta parmağı bütün tribünü galeyana getirecek. O parmağı görmeyen biri de, ters taraftan sahaya girecek ve olaylar büyüyecek.


Ve bugün Ercan’ın Hürriyet’i şu başlığı atacak; işte olayları başlatan kadın. Ben de diyorum ki, işte Ercan Saatçi olayının sonucu. Bunun için yapıldı o linç girişimi. Bu gibi olaylar için yaşatıldı. Ercan Saatçi de düştü tuzağa ya da biat etti. Aynı Hürriyet’in bir başka başlığı; “böyle geldi böyle vurdu”. Peki, Kinsey nasıl vurdu, diye soranlar da çıkacaktır elbette.


Ne demiştik yazının başında, bunların hepsi yalan. Yöneticilerin yaptığı açıklamalar da yalan. Hepsi takiye. Gerçekleri gizlemek için örtülmüş perdeler. Takılmış maskeler. Centilmenlik yalanları, herkes için spor dalkavuklukları.


Adamın verdiği demece bak; böyle sporcu mu olur?
Peki, böyle yönetici olur mu? Diye sormazlar mı adama. Doğru, sormazlar bu ülkede, soramazlar. Sordurtmazlar.


Dedik ya bunların hepsi yalan. Gerçek ne öyleyse? İtiraf edilemeyen, yüzleşilemeyen ne?
Bu soruların cevabı, tüm yaşananların cevabı aslında… Sahaya giren o çocuğun hissettikleri yani. Şöyle hissediyor o çocuk;


Futbol maçı yapıyoruz kaybediyoruz, voleybol maçı yapıyoruz kaybediyoruz, basket maçı yapıyoruz kaybediyoruz. Erkek takımlarından ümidi kesip kızların maçlarına bakalım diyoruz. Orada da kaybediyoruz. Amatör sporlar da yeneriz ümidiyle yüzmeye bakıyoruz, yine kaybediyoruz, kürek de geçeriz diyoruz yine geçiliyoruz. Masa tenisi, boks, atletizm şubelerimiz de yok ki, iyi ki yok zaten. Belli ki orda da yenecekler. Çok sinirleniyorum, çok üzülüyorum, hırslanıyorum, öfkemi çıkarmam lazım bunlardan, bıktım kaybetmekten, bıktım geçilmekten, bıktım yenilmekten. En iyisi saldırmak, işte fırsat, yürü olm…


İşte gerçek sebep bu, şiddet olaylarının önüne geçmek istiyorsa birileri ve takiye yapmıyorlarsa önce şunu öğretsinler birilerine. “Kaybetmek doğaldır”


Ve başarıyorlar, yeniyorlar Fenerbahçe’yi. Ama şu laflarının arkasında durmayı bile beceremiyorlar, hani şu Platini’nin söylediği varsayılan ama aslında gerçek olmayan laf var ya, o işte. Şampiyon olsalar bu kadar sevinmezler. Dedehayır, Şardan falan filan işte…


Bitiyor mu, bitmiyor tabi. Öğreniyoruz ki, Kaan Kural denen NBA çocuğu, ki Galatasaraylıdır kendisi, oradaki 10 kişilik topluluğu ona buna şikâyet ediyormuş. Fenerliler başlatmış güya. 10 kişi başlatmış evet. Şikayet ettiği adam da Doğan Hakyemez, yazın bu ismi bir kenara…


Bitti mi, elbette hayır. Bu maçtan iki saat önce Efes’e kaybeden Beşiktaşlılara ne diyeceğiz peki. Hakem hatası yüzünden maç kaybetmişsin, canın yanmış ama sen kalkıp hala geçen sezon yaşanan Fener-Efes serisini örnek veriyorsun. Kardeşim daha 2 saat önce o takıma kaybetmedin mi sen, hakem hatasıyla vermedin mi maçı. Verdin vermesine ama umurundan mı? Yeter ki Fener kaybetsin. Bir avuç Efesli durur mu? Durmaz tabi altını çizerler hemen.


Gazeteler durur mu? Televizyonlar? Fenerli spor müdürleri? Fenerli medya?
Bakın iddia ediyorum, birkaç güne kalmaz suçlu ilan edileceğiz yine. Bizim yüzümüzden olduğu ispatlanacak alçakça formüllerle ulaşılan sonuçlar neticesinde. Kötü olan yine biz olacağız. Buraya yazıyorum işte.


Ne demek lazım bilmiyorum. Aklıma bir tek şey geliyor.


BİZ TEK SİZ HEPİNİZ.