30 Ağustos 2010 Pazartesi

Fenerbahçe 4 - 2 Manisaspor Maç Değerlendirmesi


Yazılarımın formatını değiştirmeden madde madde yazmayı bırakıyorum, böyle daha iyi olacak diye düşündüm.

PAOK maçından sonra, hem de seyircisiz bir maçı gidip cafeden izleme gibi bir planım yoktu, evden internetten izleyecektim, artık ne kadar idare ederse. Sonra kuzenim aradı gel bizde izle diye, oraya gittim, kart bozuk, geri bize çıktık falan derken dakika 30 olmuş.


En başta Okan'ı kadroda görünce, ''Helal olsun sana Aykut'' diyebildim başka da bir şey değil. Santos'un da yabancı sınırından falan kesildiğini düşünmüyorum, O mesajı almıştır.


Açıkcası tempolu bir Fenerbahçe yoktu ama topa hakimdik. İlk yarı geçen sene 1-0 öne geçtiğimiz maçların sonrasındaki gibi durgun bitti, hiç sevmedim.


İkinci yarı başlarken Manisaspor'un gol atacağını hissetmeyen var mıydı bilmiyorum.. Sağlı sollu ortalar, duran toplar derken Manisa'nın golü geldi ve yine orta sonrasında yanlış pozisyon alma zaafımızdan kaynaklandı. Üzgünüm ama bu yediğimiz son gollerin çoğunda hatalı olan Lugano. Lugano garip bir şekilde hep geç form tutuyor, son senelerde bunu açıkca gözlemliyorum. Zaten ilk geldiği sene bir yöneticimizin açıklaması hala aklımdadır : ''Bu adamı uzun süredir izliyoruz, harika bir oyuncuydu, buraya geldi hala daha neden böyle oynuyor, anlayabilmiş değiliz.'' Lugano o sıralar da ilk başlarda çok eleştriliyordu hatırlarsanız..


Gol sonrası Alex'in takım için ne kadar önemli olduğunu gördük. En olmayacak zamanda bir şekilde öyle bir orta kesti ki, öne geçtik. Tüm yediğimiz baskı ve gol girişimleri de yalan oldu. Manisaspor taraftarı olsam sanırım çıldırırdım, böyle bir adaletsizlik yok ama sanırım futbolun adaleti de yok zaten.


Alex konusunda Aykut Hoca ile aynı düşünüyorum sanırım. Alex oynayacaksa eğer sağda Mehmet Topuz gibi orta sahaya da yardım edebilecek biri olmalı. Olmalı da bu Mehmet Topuz mu olmalı? Olmuyor hocam. Mehmet orada yapamıyor, dün sahanın en kötüsüydü sanırım..


Golden sonra kontrol tamamen Fenerbahçe'ye geçti. Bu sıralarda ben de bolca Niang seyretmeye başladım.

Daha önce de dediğim gibi Niang çok kenarlara kaçıyor, bir şekilde burada tek forvet oynamaya alışmalı. Ne zaman ki ceza sahası içinde çok zaman geçirdi, o zaman golleri gelmeye başladı.


İlk golünde Okan'ın ortası Gökhan Gönül'e ders olacak nitelikteydi, Niang'ın kafası ise tam bir golcü vuruşuydu. Harika noktaya bıraktı, giderken korktum açıkcası dışarıya çıkacak diye..


İkinci golündeki vuruşu ise yıllardır özlediğimiz vuruş olsa gerek.. Orayı geçiyorum zira beni ilgilendiren nokta golden önce Caner'in yaptığı koşu ve attığı mükemmel pas. Savunma bilgisi biraz daha gelişirse Santos'u bu şekilde orada görmektense Caner'i tercih ederim.


Maçın kalan kısmı Manisa'nın direncini gösterme ve Fenerbahçe'nin artık galibiyeti bekleme dakikaları oldu. Manisa'nın attığı gol ise izleyenler için bir keyif olabilir ama benim için hiç iyi olmadı. Takım üç haftada tam beş gol yedi. Bu rakam çok fazla, acilen takım savunması gelişmeli..


Oyuncu Değerlendirmeleri



Manisaspor'dan başlıyayım çünkü o kadar kısa süre izledim ki maçı takımımdan başkasını izleme, odaklanma fırsatım olmadı. O kısa sürede gözüme çarpan tek isimse geçen senelerden de tanıdığım Nizo oldu. Kumaşı iyi ama sanki erkenden Türkiye'ye gelmenin verdiği dezavantajları yaşıyor. Oyun tarzı Emre'ye çok benziyor zaten numarası da beş. Sanırım kendine örnek alıyor olabilir.


Caner savunmayı çok iyi bilmiyor, bu belli ama Santos kadar isteksiz değil kesinlikle. Bilica bu takımın oyuncusu değil daha fazla şey yazmak istemiyorum. Lugano konusunda yukarıda yazdım, şu sıralar istediğimiz seviyede değil..


Okan'a ayrı bir parantez açmak lazım. Adam eksiltiyor, hızlı, çevik, pas trafiğini harika yapıyor ve en önemlisi harika orta kesiyor. Savunması da bana hiç zayıf gelmedi açıkcası, yaptığı bi kaç ters kademe vardı ki O'nun yaşındakilere ders olarak gösterilir.


Mehmet Topuz bildiğimiz Mehmet işte.. Bu kadar etksiz olmamalı son noktalarda, bu şekilde devam ederse formayı kaptırır. Cristian ve Emre hakkında o kadar çok şey yazdım ki bundan sonra çok özel bir durum olmadığında bahsetmeyeceğim. Stoch ise izlediğim kısımda çok etksizdi, sanırım Avrupa'dan elenmemiz O'nu çok fena vurmuş. Doğaldır, ne umdu ne buldu..


Dia çok hızlı ve çok sağlam bir oyuncu. Sanırım takımızdaki en hızlı oyuncu. İnanılmaz kaptırıyor kanattan. Düzenli oynamaya başlarsa beklemediğimiz katkılar verebilir, dikkat etmekte fayda var.


Alex ne yaptı? Dün golleri kasetten çıkarıp birine izletsen, ''Bu adam niye oynuyor hala?'' tepkisini alabilirsin ama Alex bir gol bir de asist yaptırdı. Hem de öyle anlarda yaptı ki bunları tam takımın bunalıma girebileceği, geçen haftanın sendromuna düşebileceği dakikalarda yaptı. O'nsuz kadro yazmak hala daha çok zor, ne yapacağız bilmiyorum..


Ve sonunda Niang! Yaptığı gol vuruşları gerçekten enfesti. Çok daha fazla ceza sahasında durursa ve biz de gerektiği gibi çoğalabilirsek Niang bu sene harikalar yaratabilir. O'nu, mücadelesini, azmini izlemek büyük zevk.


Fenerbahçe iyi yolda, bazı taraftarlar görmek isteme de iyi yolda. Avrupa'dan elenmemiz tam bir rezalet ama futbol olarak dönem dönem umut veriyor. Süreklilik sağlanabilirse ben takımdan ümitliyim. Bu sene adına konuşmuyorum zaten önümüzde sadece iki kupa kaldı. Ben sezon başı yazılarımda da bahsettim, benim bakışım bu seneye değil, geleceğe.


Görüşmek üzere.

http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=7964.msg131041#msg131041

27 Ağustos 2010 Cuma

Saracoğlu´ndan görmedikleriniz‚ duymadıklarınız... 2


26.08.2010 FENERBAHÇE - PAOK : 1-1 (UEFA AVRUPA LİGİ ÖN ELEME MAÇI)


"Saracoğlu'ndan görmedikleriniz duymadıklarınız" başlığı bu ama ne yazık ki Saracoğlu'nda ne görülecek, ne duyulacak, ne de anlatılacak bir şey var artık..


-Futbol seyretmeye gidiyorsunuz futbol yok..
-Tezahürat, rakibe, hakeme baskı, takıma destek duymaya gidiyorsunuz ama duyulan hiç bir şey yok..


"Nerede, nerede, nerede, biz nerede yanlış yaptık" sorusuna verilecek onlarca cevap var ki sayfalar yetmez vallahi..


Mümkün olduğunca yazmaya çalışalım ama neyi nasıl anlatacağız, kimi nasıl suçlayacağız, neresinden tutacağız çok zor çook..


Öylesine bir durum ki içinden çıkılamayacak gibi..
Kör bir kuyuda kalmış gibi oluyorsun..


Umuda yolculuk yapmak istiyorsun ama umutları bile tüketmiş vaziyete düşüyorsun..
Neydik, ne olduk diyorsun..
Neredeydik, nerelere geldik diyorsun..
Ne oldu, ne olacak diyorsun..
Ne, Nerede, Neden, Niçin, Nasıl ve Kim diyorsun ve onlarca cevap buluyorsun..


Dağ başını duman almış vaziyette ama "Güneş ufuktan şimdi doğar" diyemiyorsun artık..
Umudu bile yitirmiş vaziyete geliyorsun ve beklemekten, umut etmekten, sabır göstermekten başka yapacak bir şey de bulamıyorsun.


"Acıyı bal eyledik, sıratı yol.." diyorsun vazgeçemiyorsun gene de..
Fenerbahçe en nihayetinde..Vazgeçebilir misin..Bırakabilir misin..Yitirebilir misin..
"Yaşamaya mecbursun" der gibi "taraftar olmaya mecbursun" gibi bir durumdayız..


Silip atabilmek işin en kolay yanı..Kızmak, isyan etmek, yakıp yıkmak en rahatlatıcı yol belki..
Ama taraftarsan acıyı da çekeceksin, sıkıntıyı da göreceksin ve asla pes etmeyeceksin..
"Gülü seven dikenine katlanır" misali dikenler içinde yürüsek de "gül"ü kurtarmak için yaşamaya mecbursun..


Ne sen onsuz olabilirsin, ne de o sensiz..
Fenerbahçeliysen yaşatmaya mecbursun..
Evladıma miras bu sevda diyorsan vazgeçmeyeceksin ve asla teslim olmayacaksın..


Evet günü değil "gül"ü kurtarmak asıl amacımız..
Kızıyoruz, feveran ediyoruz, atıyoruz, siliyoruz...
İşin en kolay yanı "İstifa" demek "o gitsin bu gelsin" demek..
"Artık yokum, artık gitmem, artık bıraktım, artık yeter.." demek kaçıp kurtulmak belki..
Peki ne olacak sonra..


-Fenerbahçemi zor günlerinde yalnız bırakacaksam kendime nasıl "taraftar" diyeceğim..
-Fenerbahçemi kaoslara sokacaksam nasıl taraftar olacağım..
-Fenerbahçem benimle ayağa kalkabilecekken bir tekme de ben mi vuracağım..
Asla..Hiç birini yapmayacağım ve hiç bir şekilde yalnız bırakmayacağım ve önüme gelene bir tekme vurmayacağım..


Elensek de, yenilsek de, üzülsek de, asla terk etmeyecek sevdası..
O halde bu doğrultuda maça dair notlara geçelim ve işin kolayına kaçmadan, o gitsin,bu gitsin demeden yazalım gördüklerimizi, duyduklarımızı..

Devamı >>> http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=7952.msg130697#msg130697


Fenerbahçe - Paok Futbol Tanımlaması


Haydi sizinle futbolu tekrardan yorumlayalım..



-Kaleci fizikli, alanına hakim, gerektiğinde topu ayağıyla, eliyle uzun ve hızlıca topu ileriye sokabilen oyuncunun tanımıdır.


-Eğer kalecin bunu yapamıyorsa neden oynatıyorsun? Ya da Mert'e güven nidaları attıktan sonra neden bu halde O'nu yedek bırakıyorsun? Mert Volkan'ın her topu Bilica'ya bıraktığında ''Hani bana güveniyordu bunlar arkadaş?'' diye düşünmemiş midir acaba? Ya da bizim gibi ''Burası Fenerbahçe, burada gençsen işin zor'' diyebilmiş midir? Demiştir bence..


-Savunmada oynayan futbolcu topu sektirme, adamı kaçırma gibi lüksleri olmaması gereken, güçlü, dikkatli oyuncunun tanımıdır.


-1.75'lik adama kafa vurdurup uzatmalarda taraftarların tüm umudunu kırıyorsan eğer Fenerbahçe oyuncusu olamazsın. ''Risk almamak'' tanımını bilmiyor ve topu alıp, adama sırtını yasladığında topu tehlike olmayan alana atamıyorsan sen Fenerbahçe futbolcusu olamazsın ya da indirdiğin kafa topunu kenarlara doğru değil de tam göbeğe doğru atıyorsan senin sorgulaman gereken çok şey vardır..


-Bek olarak oynayan futbolcu ileriye, geriye kombine olarak gidip gelebilecek, ters kademelere hakim, futbolcuyu önden karşılayabilen oyuncunun tanımıdır.


-Sen önünde göbek, her pozisyonda geriye gelemiyorsan eğer, hiç bir ters kademede ismini okuyamıyorsak ve dilin her daim dışarıdaysa senden artık bu takımda güvenilecek bek falan olmaz..


-Bunu göre göre sol beki yedeklemek aklına gelmiyorsa da ben sana iyi yönetici falan diyemem ayrıca..


-Ön libero topu alıp, dağıtacak, kuvvetli, vücudunu kullanabilen, girişken oyuncunun tanımıdır.


-Sen savunmanın önünde pusuyor, hiç bir pozisyonda omzunu kullanıp topu alamıyorsan ve sadece enine pas atıyorsan Fenerbahçe'nin ön liberosu olamazsın, olmamalısın.


-Ve sen çok güvendiğim hocam, bu adama hala daha iyi diyorsan, ben bunu ne için dediğini de sorgularım ayrıca..


-Kanat olarak oynayan futbolcu topu alıp gidebilen, gerektiğinde içeriye kat edebilen, ayağına hakim oyuncudur.


-Topu alıp orada sıkışan, ne yapacağını bilemeyen, bariz göbek oyuncusu olan futbolcu kanat oyuncusu değildir.


-Futbol diyoruz bari taraftarları da tanımlayalım biraz..


-Taraftar takımı uzatmada gol yediği zaman çıkıp giden değildir. Taraftar 2500 kişiyle tüm stadı susturan, delicesine tek bir ağızdan bağıran topluluktur.


-He birde, taraftar PKK bayrağı açan adamla kardeş olan kişiler de değildir, olmamalıdır..


-Ve bu taraftarı bu hale kim getirdiyse eğer, ne yaparsa yapsın en büyük Fenerbahçe düşmanıdır. Suçlu kim? Aziz Yıldırım mı? Tribun başkanları mı? Beni hiç ilgilendirmiyor, olayın iç yüzünü de bilmiyorum aam bunu kim yaptıysa benim için en büyük düşman bundan sonra O'dur. Böyle tribün, böyle rezillik olmaz. Ben babamla gittiğim maçları hatırlıyorum, sesimiz kısılmadan gelince evdekiler şaşırırdı, şimdi zorla sesimizi kısıyoruz..


-Büyük takımın da tanımını yapalım isterseniz.. Büyük takım kendi çapında yeterli olabilen takımdır. Çapın tanımının içinde ekonomi, taraftar gücü gibi etkenler vardır.


-Ve sen bu etkenlerin bırak yakınında olmayı, bunları taşıyamayacak kadar garip yapılanmalar içine giriyorsan, ''Büyük takımız biz!'' gibi saçmalıkları bir daha duymak istemiyorum ben.. Büyük takım falan değiliz biz. Böyle büyük takım olunmaz.


-Rahat kazanacağımızı düşündüm çünkü takımda hala daha bir kaç ruh kalmıştır diye umuyordum, ne yazık ki yine hüsrana uğradım. Saraçoğlu'ndan çıkarken, ''Buradan en son ne zaman mutlu ayrıldık ulan?'' diye dönüp sordum arkadaşıma da etraftakiler güldü..


-Suçlu Aykut falan da değildir. Hesap sorulacaksa evet O'na sorulacaktır ama Aykut bu takımın başında yıllarca kalmalıdır, kaosları O atlatmalıdır çünkü takım şu noktadan sonra herhangi bir adamla düzlüğe çıkamaz. Düzlüğe çıkacaksak eğer bu adam Aykut olmalıdır. Dediğim gibi hataları vardır ama büyükmek beraber yapılabilecek bir eylemdir. ''Burası Fenerbahçe arkadaş, burada büyüyemezsin!'' diyen olursa eğer O'nu iki paragraf üste davet ediyorum.


-Beşiktaş maçına yine stadın yollarında olacağız ama inanın ki o tribünü tekrar görecek olmak bana acı veriyor..


-Kocaman ümitler başka zamana..

http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=7943.msg130633#msg130633

24 Ağustos 2010 Salı


Sahaya çıkan kadro, Aykut Hoca'nın topu ileride tutmak ve dirençli olmak konusunda istekli bir kadro çıkartmak istediğini söyler gibiydi. Semih ve Niang gibi topu tutabilen ve servis edebilen iki adam ve çok koşan orta saha.

-Görünüşte doğru olan bu fikrin yanlışı ise Özer'in sahada olmasından başlıyor. Özer'e Aykut Hoca çok güveniyor, bizler de öyle ama Özer henüz hazır değil. Ayağındaki vida daha yeni çıktı ve gerek form, gerekse fizik olarak hiç hazır değildi. Burada topu daha fazla tutabilecek ve hazır Stoch'u denemek gerekirdi. Her ne kadar savunma zaafiyeti olsa da Stoch'un girdikten sonra ne gibi katkılar verdiğini gördük.


-Trabzonspor Liverpool maçına oranla daha çok hücum seven adamlarla sahadaydı ve ilk dakikalarda da bu hissedildi. Topa hakim olan taraf Trabzonspor'du ve golü de futbolun o meşhur şansının verdiği destekle buldular. Şans diye bir şey varsa eğer, her zaman için fazla çalışanın yanındadır, bunu da unutmamak lazım.


-İkinci golde Mert'in ya hiç açılmaması ya da en baştan açılması gerekiyordu. Klasik bir acemi kaleci golü yedi, bu O'nun kumaşının kötü olduğunu göstermez.


-Sonrasında biraz olsun toparlanan bir Fenerbahçe gördük ve Semih'in müthiş gayreti karşılıksız kalmadı, Fenerbahçe aradığı golü ummadığı bir dakikda buldu diyebiliriz.


-Hemen sonrasında gelen Trabzonspor golü ise savunma tarafında ders olarak gösterilebilecek bir rezalete, hücum tarafında ise yetenek kokan çok iyi bir orta ve kafaya sahne oldu. Adam paylaşımında Bilica ve yanındaki iki oyuncunun ne yapmaya çalıştığını anlatabilecek bir yardımsever varsa buraya alayım..


-Stoch'un zorunlu değişikliği Fenerbahçe'ye çok yaradı zira Fenerbahçe orta sahada alışık olduğumuz üzere Cristian'ın geriye gömülüşü ile çok desteksiz kalmıştı. Stoch'un girişi hem takımı hem de bizleri hareketlendirip, umut ışığı verdi..

-Tam üç tane servis yaptı Stoch ve üçü de gerçekten harika gayretlerdi. Mehmet Topuz birisini garip şekilde dışarıya atarken, birisini de istemeden gol yaptı. Mehmet Topuz tam anlamıyla bal yapmayan arı. İnanılmaz mücadele ediyor, inanılmaz koşuyor ama Kayseri'deki özgüveninden eser yok ve bu bitirişlerine yansıyor, Mehmet Topuz bu değil ve takıma çok daha fazlasını verebilir.

-İkinci yarı Şenol Hoca'nın Umut hamlesi çok kritikti. İlk başlarda yanlış olduğunu düşünmüştüm ama Umut ileride öyle bastı, öyle koştu ki yorulan Fenerbahçe savunması iyice havluyu attı.

-Bu dakikalarda Trabzon çok gol kaçırdı ve Mert bir de penaltı kurtardı. Penaltı penaltı değildi, o müdahe penaltıyı gerektirmez diye düşünüyorum. Aynı dakikalarda Fenerbahçe'nin yakaladığı pozisyonda ise Niang bariz şekilde engellendi, aksine bunun da penaltı olduğu kanısındayım. Mert'in kurtardığı penaltı bu şekilde çok daha önemli olabilirdi ama olmadı. Zaten Fenerbahçe'nin de başka türlü gol bulmaya yetecek kondisyonu ve yeterliliği kalmamıştı.

-Maç özellikle ilk yarıdaki harika temposuyla ve seyir zevkiyle 3-2 sonuçlandı.

-Fenerbahçe adına bakmak gerekirse, çok umutsuz olunmaması gereken bir maç olarak söyleyebiliriz. Takım özellikle Stoch girdikten sonra beklediğimiz tempoyu yaptı.

-Aykut Hoca'nın böyle kadro hataları, deneme, yanılmaları olacaktır. Parolamız birlikte büyümek olmalıdır. Bu yüzden çatlak sesleri umursamıyorum, destek büyüyene kadar devam edecek.

-Trabzonspor bu sene güzel futbol oynayacağını artık sağır sultana bile kanıtlamıştır sanırım.. Kesinlikle az koşma gibi bir lüksleri yok. Şenol Hoca çok ideal bir takım yaratmış, tebrik ederiz..



Oyuncu Performansları


-Mert bana garip şekilde bir umut veriyor. Volkan Babacan konusunda aynı şeyleri düşünmüyordum ama bu çocukta bir şeyler var gibi.. Bekleyip görmek ve sabretmek lazım. Fenerbahçe ülkemize bir kaleci daha armağadan edebilir..


-Defans kurgusunda Bilica'nın abartıldığı kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Sorun daha çok Santos'un geriye dönüşleriydi. Santos bu kiloyla beklediğimiz sürekli katkıyı veremeyecek gibi.. ''Savunma yönü yok!'' eleştrilerine katılmıyorum. Bence Santos gayet de savunma yapmayı beceriyor, sorun kondisyonu ve istek sınırı. Gökhan çok mücadele etti ama yine gereğinden fazla pas hatası yaptı. Kimse Gökhan'ı mücadele konusunda eleştirmiyor zaten, Topuz misali daha çok arı yapması, çok daha fazla orta ve şut çalışması lazım. İşin en önemli noktalarında tıkanıp kalıyor..


-Bir taraftar olarak Cristian'ı artık görmek dahi istemiyorum. Bu şekilde sinmeye ve bizleri deli etmeye kesinlikle hakkı yok. Kendisi hakkındaki tüm olumlu görüşlerim bir bir eriyip, gidiyor.. O'na böyle görevler verildiğini falan da düşünmüyorum keza savunmanın bu denli önünde bekleyen adam olsa olsa inanılmaz bir savaşçı olur ki, Cristian'da mücadelenin hiçbir türü yok. Vücudunu koyup kazandığı tek bir topu bile hatırlamıyorum. Mehmet Topuz'dan ve Özer'den yukarıda da bahsettim. Daha fazla güven ve daha fazla çalışma şart.. Emre bildiğimiz Emre ama bu sene sanki biraz daha sönük başladı. Oyunun içine yeteri kadar giremiyor, bu da yanındaki kişiden ötürü diye düşünüyorum.


-Stoch için ayrı bir paragraf şart. Yetenek ve futbolculuk olgusunu anında gösteriyor. Bir oyuncu ''ben iyiyim'' diye son senelerde bu denli bağırmamıştı hiç. Fenerbahçe'nin hücum anlamında bir, iki gömlek üste çıkmasını tek başına sağlıyor. Önceki haftalarda da dediğim gibi 4-3-3 sisteminde kullandılığı takdirde inanılmaz işler yapabilir..


-Niang ise Fenerbahçe taraftarı için ilaç gibi bir transfer. ''Savunmayı yoruyor abee'' klişesini gerçek kılan yegane forvetimiz. Savunmayı gerçekten yoruyor ve gerçekten çok mücadele ediyor. İnanılmaz bir savaşçı. Lige alışmasıyla birlikte son vuruşlarındaki güven ve istikrar da sağlanacaktır. Kesinlike diğerleri gibi değil, kalitesi kendini belli ediyor.


-Trabzsonspor adına bir kaç isimden bahsetmek istiyorum. Colman'ı geçen seneden farklı bulmadım, biraz daha iyi yerlere gelebileceğini düşünüyordum ama sanırım daha fazla gelişmek gibi bir çabası yok. Kötü oyuncu olduğunu söylemiyorum ama çok daha iyisi olabilirdi. Glowacki iyi transfer, kesinlikle çok iyi işler yapacaktır. Teo tek forvet için uygun değil. Güçlü ve mücadeleci değil. Bir şeyler yapmak istiyor ama yapamıyor. Güiza vakası olması olasıdır, bir an önce vazgeçilmelidir, bu sistemin adamı değil. Yanında yırtıcı birisi olmadığı sürece iş yapmaz, yapamaz. Serkan Fenerbahçe'den gittikten sonra kendini toparlayan nadir isimlerden. Sanki biraz da orta mı açmayı öğrenmiş yoksa bana mı öyle geliyor? Fenerbahçe tarihi boyunca sadece bir asisti olan bir hücumcu bekten bahsettiğimizi hatırlatırım..


-Kapatırken perşembe günki maçı canlı olarak izleyeceğimi ve yapabilirsem fotoğrafları kendim çekeceğimi son kez bildirmek istiyorum.


-Fenerbahçe rahat kazanır tahminimde bir değişiklik yok aksine buna bir madde daha ekliyorum : Alex şov yapar.


-Perşembe mutlu bir yazı dileğiyle..

http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=7933.0


19 Ağustos 2010 Perşembe

Türk usulü, bol soslu, totolu süper lig tarifi.

Yoruma yorum,

Oradan yorum buradan yorum,

Foruma forum, foruma yorum

İşte meydan da durum.

Kazımın dövmesi, volkanın jölesi

Alexin volesi, emrenin ensesi,

Başkanın şekeri, tribünlerin ateşi,

Medyanın kalleşi,

Bir tencereye koy kısık ateşte kaynasın

İki tutam taraftar yuhalaması,3 adet irice yönetim hatası

2 çorba kaşığı hakem katliamı,2 tatlı kaşığı federasyon abukluğu

2 diş siyasetçi selamı, bir baş mafya bozuntusunu

Bir tavada pembeleşinceye kadar kavur..

Daha önceden kabuklarını soyduğumuz,

Kulüp başkanı, kulüpler birliği başkanı,

Hani bunun, yeni başkanı,

İstifasını çekmiş meğerse eski başkanı

Ankara büyük şehir belediye başkanı

Meğerse her haltın başkanı

Ilık suda güzelce yıkıyoruz.

Yeni transfer eski transfer

Ama en makbulü yıldız transfer

Gökte ararken bile bulamadığımız

Üstüne birazda yalancı yıldızlar savaşı

Flaş transfer, Nerde birader..yemeğin dipi tuttu.

En yanlı yerinden 2 kilo spiker,

En yanlı ve en yağlı yerinden çekilmiş görüntüleri

İnce ince doğuruyoruz ki göze dişe takılmasın.

Sosun içine istediğiniz kadar kazandık mutluyuz bitkisi

İstediğiniz kadar artık önümüzdeki maçlara bakıyoruz baharatı

İstediğiniz kadar taraftar çilesi

Arzu edilen miktarda yönetici demeci

Yine istediğiniz kadar mahalle aralarında yetişen

Dedikodulu, küfürlü spor programları

Kıvamına gelinceye kadar iyice çırpılır.

İster sıcak ister soğuk her türlü servis edilir.

Bu ne şimdi,

Türk usulü, bol soslu, totolu süper lig tarifi. Yersen.

Yenmez ki bu.

Neden? yıllardır yiyorsun ya!

15 Ağustos 2010 Pazar

Herkes görev yerine...Önce ve sadece Fenerbahçe...


Aylardır süren yılan hikayesi nihayet sonlandı ve santraforumuza kavuştuk..Görünene ve anlatılanlara göre "yılan" gibi bir golcümüz olacak inşallah..

Transfer konusunda en iyi‚ en hızlı‚ en başarılı olmamız gereken sezonda belki de en kötü sezon başlangıcını yaşadık..!
"Gelecek‚ gelmeyecek‚ bitti‚ bitmedi" şeklinde papatya falları açmaktan‚ gazeteleri‚ yerli yabancı basını takip etmekten feleğimiz şaştı.

Bir çok kardeşimiz, buradaki Yunus Emre kardeşimizin dediği gibi yabancı siteleri takip etmekten İngilizce‚ Fransızca‚ İspanyolca ve hatta Rusça´yı bile söktüler neredeyse..

Daha yapılması gereken transferlerimiz var belki ama artık maçlarımız başlıyor ve Antalyaspor maçıyla başlayacağız evimizde..

Transfer zamanlaması açısından çok kötü başladık ama onlarca transfer yapsan da‚ Niang´ları‚ Drogba´ları da getirsen nafile olabilecek durumlara‚ onlara gol atacakları ortamı hazırlamaya geç kaldık sayılmayız henüz..

Bugünkü Antalya maçı milat olmak kaydıyla bu ülkede yıllardır hakkı en fazla yenilen‚ hakemlerce en çok zarar verdirilen‚ şampiyonlukları çalınan Fenerbahçemizin haklarını yedirmemek için ne gerekiyorsa herkes elinden geleni değil daha da fazlasını yapmaya mecburdur..

Geçen sezon dahi nice maçımızda haksızlıklarla puanlarımız çalındı hepimiz şahit olduk..Nice videolar hazırlandı ki çalınan puanlarımız olmasa uzak ara şampiyon dahi olabilirdik..

"Yaşandı bitti.." demeden bu sene geçmişte yaşanan yanlışlara‚ Fenerbahçe düşmanlıklarına ve Fenerbahçe haklarının yenilmesine müsaade edilmemeli..

"Kalemiz sağlam‚ defansımız güzel‚ orta saha hepsi canavar‚ ileride Niang var..Takım çıkacak hakemi de yenecek‚yenmeli.. " dersek yandığımızın resmidir..

O nedenle herkes bugünden itibaren görev yerine geçecek ve artık her birimimizle Fenerbahçe haklarını korumak‚ Fenerbahçe için her şeyin en iyisini yapmak ve Fenerbahçe başarısı için hep birlikte çabalamak zorundayız..

Başkan ve Yönetim Kurulumuz geçmiş sezonlardaki gibi yaparlarsa şimdiden "geçmiş olsun" diyebiliriz..

-Fenerbahçe´nin hakları yedirilmeyecek ve Fenerbahçe´ye hakaret edenlerin elleri‚ dilleri lavabolarına sokulacak..

-Fenerbahçe sahada kötü oynayabilir‚ puanlar kaybedebilir ama bu kayıpları hakemler nedeniyle masa başında değil sahada yaşayacak sadece..Masa başında puanlar kaybedildiğinde derhal‚ bırak masaya yumruk vurmayı‚ masalar kafalarında kırılacak Fenerbahçe´nin haklarını yiyenlerin..

-"Türk Futbol´unun selameti‚ biz kavga ortamı yaratmak istemiyoruz" gibi centilmenlik dersleri görülüyor ki kimsenin umurunda değil ve artık biz de "yemişim Türk Futbolunu" deyip "önce ve sadece Fenerbahçe" haklarını savunmalıyız..

-Sahada hakem hataları‚ yayıncı kuruluşta‚ medyada Fenerbahçe düşmanlıkları olduğu anda hepsinin dersini vermeliyiz..

Daha nice maddeler yazılabilir..
Özet olarak herkes işinin başına geçecek ve Masada Başkan ve Yönetim‚ sahada Aykut Hocamız ve futbolcular‚ tribünlerde ve buralarda da bizler Fenerbahçemiz için her türlü çalışmayı yapmalıyız..
Haklarımızı yiyenleri deşifre edip‚ haklarımızı söke söke almalıyız..

Artık sabır da‚ tahammül de kalmadı..
Haklarımızı yedirmemeliyiz‚ hakaret edip Fenerbahçe düşmanlığı yapanları pişman etmeliyiz..

"Fenerbahçe pisi pisi otu gibidir‚ oynadıkça kaba etlerinize batar" pankartındaki gibi Fenerbahçemiz ile oynayanlar rahat oturmamalıdırlar yerlerinde..

http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=7864.msg128646#msg128646

8 Ağustos 2010 Pazar

Saracoğlu´ndan görmedikleriniz‚ duymadıklarınız... 1


2010-2011 sezonunun Saracoğlu´ndaki ilk resmi maçıyla bu başlık altında‚ gördüğümüz ve duyduğumuz kadarıyla Saracoğlu´ndaki maçları aktarmaya çalışıp‚ kendimizce yorumlarımızı da katarak "en nihayetinde başarılarımızı hep birlikte kutlarız" diyerek başlayalım..

Şampiyonlar Ligi´nden elenmenin kızgınlığı ve hüznüyle siftahı yaptık ve daha yolun başında kötü bir başlangıcı anlatmak durumunda kalacağız haliyle..

"Yazsam mı‚ yazmasam mı" diye çok tereddüt ettim ama iyi de olsa‚ kötü de olsa taraftarlığımız bitmeyeceğine göre‚ sevinci de‚ hüznü de hem sizlerle paylaşayım‚ hem de Saracoğlu´na gelemeyen renkdaşlarımıza yıllardır sürdürdüğümüz hizmetimizi aksatmayalım şeklinde düşünerek "yazmalıyım" dedim..Saracoğlu´nda da "üzüntünle sevincinle seninle birlikte" dediğimize göre burada neden olmayalım..

Saracoğlu´ndaki ilk resmi maçta aldığımız mağlubiyet ve daha önemlisi hedefimiz dediğimiz "Şampiyonlar Ligi"nden elenmemiz nedeniyle pek de hoş şeyler yazamayacağımızı hepiniz tahmin ve takdir edersiniz..

Elimizde satır‚ kan gövdeyi götürmeyecek elbette ama arada neşter atacağız biz de..
İğneyi batıracaklarımız da olacak ama daha çok Çuvaldız ile anlatacağız bu maçı..

Saracoğlu başlığında elbette ki gördüklerimi ve duyduklarımı anlatacağım ama arada başka yerlere de gideceğiz ve bir sezon boyunca yaşadıklarımı yansıtmaya çalışacağım..

Bundan sonraki tüm maçlarda "galibiyetleri‚ şampiyonluk kutlamalarını" anlatmak umuduyla deyip Young Boys maçına geçelim..

Devamı >> http://www.sarilacicubuklu.com/forum/index.php?topic=7786.msg127253#msg127253